the biggest lie that we're told is:
"to be with someone who makes you happy".
nah, sis. happiness is something you create on your own.
be with someone who adds to it.
mutlu olma, yüksek olma, neşeli olma baskısından yıldığım zamanlardayım. bazı sabahlar yatakta öylece tavana bakıyorum. bazı akşamlar eve gelir gelmez, üstümü bile çıkarmadan uyuyorum. bazı geceler 5 milyon defa uyanıp telefona bakıyorum. bazı günler pijamalarla çıkmak istiyorum evden. bazı zamanlar çalan telefona bakmak istemiyorum ve kimin aradığının bir önemi olmuyor. bazen müzik dinlemekten, dizi izlemekten, koltukta oturmaktan, işten fenalık geçiriyorum, bileklerimi dikine kesesim geliyor sıkıntıdan. bazen 4 saat bekliyorum duşa girme gücüm gelsin diye. bazen trende çığlık atıp, sonra hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istiyorum. bazen sürekli yemek sonra yediklerimi kusmak istiyorum. arada nutella ile kendimi boğasım geliyor. bazen aynada kendime acıyorum ve ağlıyorum. bazen iğrenç şarkılar söyleyerek duşta 1 saat kalıyorum, bunun için taburem bile var. bazen kitabı açıyorum ve kapatıyorum, sonra tekrar açıp, tekrar kapatıyorum ve sonra tekrar açıyorum. bazen kötü türk filmleri izliyorum. bazen koltuktan 24 saat kalkmıyorum. bazen hava gri diye içten içe seviniyorum. bazen bir sıcaklık ayak parmak ucumdan başıma kadar sarıyor beni ama nasıl bi sıcaklık, ateş gibi, soluk alış verişim hızlanıyor, kalbim sıkışıyor, sıkıntıdan ölecek gibi oluyorum. bazen bir sigara yakıyorum ve zorla başımı döndürüyorum. kimi zaman gözlerimi kapatıyorum ve önüme bir sürü anı geliyor, film gibi izliyorum. çok üzülüyorum, çok kırgın oluyorum, çok öfkeleniyorum, çok düşünüyorum.
sonra geçiyor...
ama bunlar hiç gelmemiş gibi yapmak istemiyorum. geliyor çünkü...
her zaman iyi olmak zorunda hissetmiyorum artık kendimi. inişlerim çıkışlarım var.
çıkışlarım çok tatlıdır ama, tanısan seversin aslında :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder