28 Ocak 2011 Cuma

hayat neden ibarettir?

son zamanlarda hayatın neden ibaret olmadığını öğrendik. hayat seksten ve içkiden ibaret değildir. peki neden ibarettir?

hayat, gülmekten, dostlarla sıkı muhabbet etmekten, aşktan, sevgiliyle geçirilen neşeli zamanlardan, içkiden, güzel filmlerden, yolculuktan, seksten, hayal dünyasına daldıran kitaplardan, ellerin patlayıncaya kadar alkışladığın konserlerden, içinde huzurlu olduğun 4 duvardan, rahat bir yataktan, güzel rüyalı uykulardan, çaya banılan bisküviden, sabahlıkla içilen nesquikten ibarettir...

hayat, bugün içkiden ve seksten ibaret değil. yarın aşktan, dışarda elele gezmekten, öpüşmeli televizyon dizisi izlemekten, mini etek giymekten ibaret olmayacak...

bilmem anlatabildim mi?

The Tower of Babel



The tower of Babel by Pieter Bruegel

12 Ocak 2011 Çarşamba

inadına...


kerem'in kamerasından, adada inadına içerken...


45 santime inat, sıklaştıracağız safları...
yasaklara inat, içip güzelleşeceğiz...

kır düğünlerinde, renkli ışıklar altında, elimizde kadehlerle, deniz kenarında, dans edip eğleneceğiz...inadına...

kız erkek, okulun duvarında gülüşüp, arkadaşımızın omzuna kolumuzu atacağız... inadına...

özgürlüğün tanımı bunlar olduğu için değil, buradan başladığı için... inadına yapacağız...

yüksek sesle şarkılar söyleyip, rakı içemediğimiz, kadınla erkeğin arkadaş olamadığı bir ülkede yaşamayı reddettiğimiz için inadına yapacağız...

inadına aşk, inadına özgürlük...

5 Ocak 2011 Çarşamba


adaya ilk taşındığımız zamanlar, evde siyah beyaz bir televizyon vardı. arka balkondaki antene tencere kapağı bağlamıştı annem, nedense eski günlerde antene alüminyum bir şeyler bağlayınca daha iyi gösterdiğine dair bir inanç vardı. televizyona değil kapağı, tencerenin kendisini bile bağlasanız çalışmaz duruma gelince, babam akşam kucağında koca bir paketle eve geldi. paketin televizyon olduğunu anlayınca evde bir sevinç dalgası... açtık neyse, köpüklerinden sıyırdık "nortmende" markalı, renkli televizyonu. eskisini kaldırıp, yeni ve güzel televizyonumuzu yerleştirdik dolabın üzerine.
trt 2'nin de yeni açıldığı günler... bir açtık, kırmızılar kırmızı, maviler mavi... insanlar daha bir neşeli, daha bir güzel sanki... trt 1'de bir şey izlerken, ekranın sağ alt köşesinde bir kare açılıyor ve trt2'de "yalan rüzgarı"nın başladığını haber veriyor. aman allahım ne büyük bir teknoloji bizim için o zamanlar. bunu renkli televizyona ait bir gelişim zannetik bir süre, meğer siyah beyazlarda da varmış aynı şey.
şimdi çok kanallı, incecik, gerçeklik hissi verecek kadar renkli televizyonlarımız var. o televizyonlarda gösterilen türlü türlü dizi, film, istemediğin kadar temalı program, tartışma platformaları ve maç var. ama hiç biri babamın içeri kucağında bir paketle, eve girmesinin yerini tutmuyor.
yalan rüzgarı'nı izleyip, nortmende marka televizyonu olanlara selam olsun...