8 Mart 2010 Pazartesi

rejim üzerine bir yazı...


efendim, bir süredir aldığım kilolarla başım dertte... aslında itiraf etmeliyim ki uzun süredir dertte de ben şimdi bir önlem almaya karar verdim :) 48 kilo olup da ince belimle efsane olduğum günler geride kaldı elbette ama hiç olmazsa yere düşen kalemi alırken nefes nefese kalmamayı başarsam iyi olacak... ben o süper sıkı, kibrit kadar peynir, sabahları limonlu su, hayat boyu lahmacun yok diyetlerini uygulayabilen biri değilim, çok isterim ama yapamam... yüzüne her akşam düzenli olarak krem sürebilen biri bile değilim... benim rejimler hep acıkana kadar... o ana kadar, kayısılar senin, sebzeler benim, bir avuç bademler senin, light yoğurtlar benim... acıkınca kare damak çikolatalar, kebaplar...

yıllardır o photoshoplu güzelim modellere baka baka, o korkunç beden ölçüleri gazlana gazlana kadınların üzerinde acayip bir baskı oluştu... halbuki ben hafif tombilik olmaktan mutluyum... yuvarlak hatlara sahip, şirin kadın imajının hiç modası geçmiyor çünkü... ama o daracık jeanlar birgün demode olacak bilesiniz...

şimdilik hedeflerim kısa; kıyafetlerim çirkin durmasın, otururken göbek tutulup sıkılacak halde katlanmasın, çabuk yorulmadan yürüyebileyim, çizmenin üst kısmını açtırmadan giyebileyim...

sabahları, beni tur yolunda "kendimi bunun için mi yorucam ben? kalbimi bunun için mi kırıcam ben?" şarkısını bağırarak söylerken görürseniz şaşırmayın...

3 Mart 2010 Çarşamba

yok... var...

yazasım yok...
gidesim var...

arkadaşlarımla görüşme isteğim yok...
kendimle kalma isteğim var...

spor yapacak enerjim yok...
40 beden kıyafetlerim var...

o yok, bu yok...
neyim var, neyim yok...