21 Ekim 2019 Pazartesi

biz kapılarda karşılarız, aşkı da ayrılığı da...



biz aşkı bulunca minnet ederiz ama hayata tutundurduğu için, açtığı kapılaradır minnetimiz, kapattıklarına değil.

başladı sakince anlatmaya:

"bizim büyük dede, evlendikten 3 ay sonra trablusgarp harbi'ne gitmiş asker olarak. çok da sakin adammış, çok sabırlı. bir sürü saçmalık olmuş, bu gitmiş ingilizlere esir düşmüş, italyanlara bile değil. dil de bilmiyor, doğru dürüst kayıt yok kuyut yok. kendini hindistan'a giden bir gemide bulmuş. bir süre orada çalıştırılmış. sonra bakmış olmuyor, kaçayım demiş. bu kaçayımlar cepte para bittikçe bir yerde kimliksiz, isimsiz üç otuz paraya çalışıp yeni bir illegal yol bulmakla oluyor tabii. ne uçak var, ne hızlı tren. dönmesi tam 12 sene sürmüş. sakalı göbeğine ulaşmış halde varmış evin kapısına.

taze gelin bıraktığı karısına kavuşmanın sevinciyle. o kadar badireye rağmen, elinde rengarenk ipek bir şal hindistan'tan, bir de boncuk bileklik.

kapıyı 4-5 yaşlarında bir çocuk açmış, ardından kucağında 2 yaşında bir bebeyle, karnı burnunda karısı çıkmış.

kime baktınız, kocam evde yok demiş.

büyük dede, sizin demiş, ilk kocanız ismet miydi? kadın paniklemiş, ne oldu neden sordunuz?

ismet size selam söyledi, bunları gönderdi, dedi ki "ben, ona kavuşmak hayalim olmasa hayatta kalamazdım. çok öleyazdım, hep onu düşünüp dayandım. haberi geldi, beni beklememiş, canı sağolsun, bana ömür verdi."

kadın gözlerini kurulamış. sağ mı? demiş. sesinden bile tanımamış ismet'i. sağ sağ demiş ismet dede. hem de ne sağ. malikane yaptırdı okyanus ötesinde, bahçesinde meyve ağaçları var, mermerden süs havuzları. hep seni yanına aldırmayı hayal ediyordu. her şey tamam olsun diye bekliyordu. duyunca çok üzüldü ama canı sağolsun dedi işte, neyim varsa onun sayesinde dedi. hakkını helal edecekmişsin.

kadının gözleri kocaman açılmışken, dönmüş ardını gitmiş. başlamış çalışmaya, hırsla. önce hamallık, toptancılık, kabzımallık derken 20 sene sonra başkentin en iyi otellerinden birini açıyor, sonra bir gece kulübü, sonra bir tekstil fabrikası... içinde mermer havuzu olan, meyve bahçeli evi de oluyor, yazlıkları da... 3 kere evleniyor, 6 çocuğu, 14 torunu oluyor. babamlar bile hala ondan kalanları yöneterek yaşıyor, ben kaçıncı nesilim, bu şarabımız bile sayesindedir.

bizim ailenin en büyük hikayesi ismet dede olduğundan herkes onun hayatını feyz alır. "ben esir düşmesem, kurtuluş savaşı'nda ölecektim, o kadını sevmesem dönmeye çalışmayacaktım, kalbim kırılmasa böyle hırslanmayacak, böyle bolluk görmeyecektim." dermiş.

biz kapılarda karşılarız, aşkı da ayrılığı da...
aşk hayatta tutar, acısı insanı kırbaçlar...

ayşen şahin aksakal  // bavul dergisi 2019 ekim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder