18 Ekim 2022 Salı

45 olsa, duramazsın

 


30 ile 40 arası çok hızlı geçmişti. 40 ile 45 arası göz açıp kapayıncaya kadar geçti. kilolar alındı, kaz ayakları arttı, geceleri dışarda kalma saatleri hızla düştü, dışarı çıktığımızın ertesi günü koltukta yan gelinip yatıldı.

parti fotoğrafları, yerini kedi, kahve, kitap, deniz fotoğraflarına bıraktı. sohbetli masalar, keyifli gelmeye başladı. gençlerin kabalığı, ekonominin gidişatı ve okul taksitleri konuşmalarımızı domine etmeye başladı. anne babalarımızla olan kavgalarımız azaldı, kalpler kırılmasın diye idare etmeler başladı. hastane ve hastalık konuları gündeme girdi. mindfulness, yoga, nefes egzersizleri ile kendimizi huzura doğru yelken açarken bulduk. spor ayakkabının, eşofmanın, sweatshirtlerin köpeği olduk. buluşmak için büyük organizasyonlar beklememeye, bir saatlik samimi ve tadı damağımızda kalan ayaküstü görüşmeler yapmaya başladık. 

ben, tüm bunlara ek olarak, 45 yaşımda; yakınlarımla çok açık iletişim kurmaya, bunu inanılmaz bir tutkuyla istemeye ve açıkça konuşamadığım insanlarla uzaklaşmaya başladım. çocukluğumdan ve ilk gençlik yıllarımdan kalma arkadaşlarımla sessizce yollarımızı ayırdık. kendi habitatımda, kendi sevdiğim şekilde, kendi istediklerimle yaşamaya çok alıştım. çok dertli, sürekli kendini anlatan, sadece kendini düşünen, az dinleyen, gürültülü, mutsuzluktan beslenen ve üslupsuz çoğu insanı hayatımdan çıkardım. şimdi daha az insanım var ama daha kaliteli bir hayatım oldu. bu yaşta en büyük lüks; istemediklerini yapmamakmış, ben bunu anladım. 

45'imden 30'larıma birkaç tavsiyede bulunabiliyor olsaydım, derdim ki:

- daha çok gez, oku, izle, yaz

- daha çok aşık ol

- daha cesur ol

- bir sporu sevmeye ve yapmaya çalış

- daha az endişe et

- şekeri sıfıra yakın tut

mutlu yaşlarım olsun...

2 Temmuz 2022 Cumartesi

me, too



bazen çok merak ediyorum, ölmeseydi ne olurdu? yüzleşebilir miydim? yaptıklarını hayal meyal, hissettiklerimi çok net hatırlıyorum:
"bu yanlış, bu yanlış, annemler bilirse kızar, bu garip, offf babam gelse keşke, ne zaman gelecekler, bu adam iyi biri değil, ne oluyor, hiç anlamıyorum, bunu büyükler yapıyor, çeksin elini, elini çeksin"

bu hissi yıllarca içimde sakladım, zaten ne olduğunu anlamam bile çok uzun sürdü. aklım aldığında, bir süre yanıldığımı düşündüm. bir başka dönem benim hayal gücüm sandım. insan 7 yaşındaki, evde ateşler için yatan yeğenini neden taciz etsin? neden çıkardığı penisini gösterip "bunu ellemek ister misin?" desin? bunun için çok korkusuz olması gerekir, çocuğum ben, daha o akşam babama anlatabilirdim. nasıl da eminmiş anlatmayacağımdan. "havada bulut, sen bunları unut" dediğinde unutacağımdan ne kadar eminmiş. gerçekten de öyle oldu, bunu ne o gün ne de takip eden günlerde anlatmadım. kimseye...   

bir gün annemin amcamı övdüğü bir yürüyüş sırasında, içimde hiç bilmediğim, beni ayak parmak ucumdan saç tellerime kadar saran bir öfkeyle kustum. annemin yaşadığı travmayı gözlerinde gördüm. yere oturdu, "sana dokundu mu?" diye sordu titrek sesiyle. bilmiyorum ki... hatırlamıyorum. "yok" dedim, "dokunmadı". 

korktuğumu hatırlıyorum, salona koştuğumu hatırlıyorum, sonra neden bilmiyorum, belki o da korktuğundan, üstünü başını toplamış halde geldi. günlüğüme bir şarkının sözlerini yazıp, "havada bulut, sen bunları unut" dedi. elini omzuma koydu, başımı karnına doğru bastırdı, ittim. sonrası yok.

bundan sonra evimize gelmeye, babamla şakalaşmaya, annemle muhabbet etmeye devam etti. bir gün hastalık haberi geldi, kısa bir süre sonra da öldü. evren rahmet eylemesin.
babama ancak o öldükten sonra söyleyebildim, kardeşinin şerefsiz bir sapık olduğunu bilse, gırtlağını sıkıp, hapse girerdi. zaten yıllar sonra aynı nedenle erkek arkadaşımdan dayak yediğimde de saklayacaktım. çünkü yine bilse ömer'in ağzını burnunu kırardı ve biz adada haber olurduk, herkes benim dayak yediğimi öğrenirdi. bu, o zamanlar kaldırabileceğim bir şey değildi.

bu ay 45 oluyorum. ve şimdi rahatlıkla söyleyebilirim ki; amcam beni taciz etti ve erkek arkadaşımdan dayak yedim. hiçbiri benim suçum değildi, benim utanacak hiçbir şeyim yok. biri sapık, biri dayakçı iki erkeğin hayatımı mahvetmesine hiç izin vermedim. ama dilerim onların yaşadığı hayat hep huzursuz, hep sağlıksız, hep neşesiz olsun. ağız tadıyla gülmesinler...

eminim anne babasına bir şey olmasın diye susan, kendisine yapılanları saklayan, içine atan, konuşamayan, anlatsa inanılmayacağını düşünen bir sürü kız çocuğu vardır. ben çok şanslıydım.

keşke hepsine sarılabilsem ve gözyaşlarımızı beraber akıtsak...