9 Haziran 2010 Çarşamba

hadi kolaysa bul...

hep "yarım"ız, hep bir "eksik"... ara ki bulasın bu karışıklıkta ruh eşini... teknolojik dünyanın şaşırtan hızında bul bakalım hadi... iş güç seni esir almışken, trafikte hergün saatler kaybederken, ailenle boğuşurken, her cüzdanı açtığında istediğin miktarı göremezken, hastalıkta ve yoksunlukta, iletişimsizlik sizi ayırıncaya kadar bul bakalım beyaz atlını... kendine bile zaman ayırıp, kafanı huzurla koyamazken yastığa, nasıl bulacaksın sevdiceğini?

hadi buldun diyelim... nasıl bileceksin ki doğru insan? "sakat kaldığımda beni hiç bırakmazsın ama değil mi necati sen?" testinden her geçeni kalbimizden içeri mi alacağız? "sadakat" için söz isterken, "anlayış" ve "güleryüz" için de söz verecek miyiz mesela? aynı dili konuştuğun insan, senden daha çok var zannediyorsa dışarıda ve aslında sen olmadığı gerçeğini biliyorsan?

yaş alıp, kafa ağırlaştıkça "tek"leşiyor demek insan... halbuki iki büyüktür tekten...

şebnem'e...

8 Haziran 2010 Salı

yeterince beklemek üzerine...



chp ve mhp, yeterince bekledikleri için iktidara oynar mı bu ülkede? çok çalıştıklarından ya da başarılı olduklarından değil ama... sadece yeterince bekledikleri için...

yeterince bekleyen memur, bütün gün oturuyor olsa da, terfi alır mı?

peki bir kadın yeterince beklerse, ilişkisi bir sonraki basamağa geçer mi? yeterince bekleyen kadın, sonunda hedefine ulaşır mı?

1 Haziran 2010 Salı

zor işler...

ortadoğu'da siyaset yapmak zordur, sihirli değneğin olması gerekir. barış olsun istersin, bir bakarsın bombalar, silahlar. birgün yanyana birgün düşman olursun. bir bakarsın arapsın, bir bakarsın musevisin ya da kürt. birgün sırtını dayarsın, ertesi gün sırtından vurulursun. bu coğrafya karışıktır arkdaşım. aklını, günlük faşizmin ele geçirmesine izin verirsen, çıkamazsın işin içinden. sen "barış" demeye, "kardeşlik" demeye, "özgürlük" demeye, "eşitlik" demeye devam et. devam et ki "insan" olduğunu hatırla.