sanırsın bir büyük içtim. hafızam, filmlerdeki gibi süratle bir tünelden geçiyor geçmişime doğru. 3 - 4 yaşındayım, babam askerden gelmiş, sokakta oyun oynuyorum ve saçsız, sakalsız babamdan korkuyorum. 7 yaşındayım, okul yolundaki, koca boş arsanın eskinden prensesin sarayı olduğunu hayal ediyorum ve ders çıkışında sürekli o parlak tacı arıyorum. 12 yaşındayım, okulun müdiresini hakkımda dedikodu yaparken duyuyorum, "çok mübalağlı hareketleri var" diyor benim için, 1 hafta elimi kolumu oynatmadan konuşmaya çalışıyorum. 15 yaşındayım, diskoda kıyafet balosuna gidiyorum ama halk oyunları kıyafetlerimle, utanıyorum. 18 yaşındayım, seviyor. 24 yaşındayım, kalbim kırılıyor. 28 yaşındayım, iş hayatı hırpalıyor. 35 yaşındayım, hayallerimin yarısını bile gerçekleştirememişim. 38 yaşındayım, kalbim kırık ama umudum var.
- gel bakalım küçük diren, otur yanıma da biraz dertleşelim. anlat bakalım. niye ağladın?
- gitti.
- kim gitti?
- oynuyorduk burada.
- niye gitti?
- benimle oynamak istemiyormuş.
- başka oyun arkadaşları bulursun.
- istemiyorum.
- niye seninle oynamak istemiyormuş?
- başka arkadaşlarla oynayacakmış. sıkılmış benden.
- böyle mi dedi sana?
- evet. sevmiyormuş artık benimle oynamayı.
- bir tek o mu var oynayacak?
- hayır ama en güzel o oynuyor.
- belki en güzel o oynamıyordur?
- bilmiyorum.
- sana uçan balon alalım mı?
- hayır.
- neden?
- uçup gider.
- gitsin, gökyüzüne gidecek.
- gitmesin.
- dondurma yer misin?
- yok.
- belki seni üzdüğünü farkına varmamıştır bunları söylerken?
- giderken beni itip yere düşürdü ama.
- hmmm, pek güzel bir hareket olmamış o. belki de kötü bir arkadaştır.
- bebeklikten arkadaşız biz onunla. kötü değil o.
- ama seni itmiş yere düşürmüş.
- ....
- gel yürüyelim biraz. bu top senin mi?
- yok, ikimizin. harçlıklarımızı biriktirip aldık.
- ağlama artık.
- ağlamıyorum. gözüme bir şey kaçtı.
- hadi sil gözyaşlarını, seni annene götüreyim.
- istemiyorum. biz o'nunla hep akşama kadar oynardık, hiç eve gitmezdik. hep oynardık. annemler çağırırdı, yine de gitmezdik. dondurma yerdik, topla da oynardık. aşağı mahalleye kaçardık. oradaki çocuklarla savaşırdık. bir keresinde kafama taş gelmişti de, bütün çocukları dövmüştü. sonra "ben varken sana kimse bir şey yapamaz" demişti.
- sana kimse bir şey yapamaz zaten.
- o varken korkmazdım ben, dere kenarına bile inerdik. bir keresinde suya ayağımızı bile sokmuştuk. soğuktu ama hırkasını verdi bana.
- yine inersin dere kenarına, tek başına inersin, olmaz mı?
- üşürsem?
- sıkı giyinirsin.
- niye sıkıldı ki?
- bilmiyorum.
- ben güzel miyim?
- güzelsin tabii, çok güzelsin.
- saçlarım mı çirkin?
- hayır, her yerin güzel.
- bir keresinde ellerim boyanmıştı, "çok çirkin oldun" dedi.
- öyle demek istememiştir.
- büyüyünce üzüntüm geçer mi?
- geçer.
- ne zaman büyürüm?
- istediğin zaman.
- hemen büyüyim o zaman.
- ah bu erkekler, kızları hep çalışmadıkları yerden üzüyorlar.
- hı
- yok bir şey, hadi annen merak eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder