geçen senelerde "yalnız ve güzel" ülkesine ithaf ettiği ödülü, bu sene "gezi'de hayatını kaybedenlere ve "soma"ya ithaf etti. göğsümüz kabardı elbette. zaten ben sanatçının politik görüşü olanını severim.
kış uykusu hakkında yazacak kadar anlamıyorum sinemadan. sadece izlediğim en samimi ve iyi diyaloglara sahip filmdi. bana 3,5 saatlik bir hikaye anlattı. ve ben, bir seyirci olarak o hikayedeki her karakteri tanıyormuş gibiydim. filmden sonra "tam aydın'a göre bir davranış" ya da "tipik nihal" diyebilecek durumdaydım.
hep konuşuruz kendi aramızda, iyi film nedir diye. iyi senaryo, iyi yönetmen, iyi oyuncu... hangisidir bir filmi iyi yapan? elbette bütününün iyi olması en ideali ama bence, en tepede senaryo duruyor. önce diyaloglar kavramalı beni. hikaye sağlam olmalı. kış uykusu benim için her şeyiyle göz dolduran bir filmdi.
bu tür ağzımı sulandıran filmler izlediğimde günüm harika geçiyor. yüzüme hemen bir "iyi ki izledim" gülümsemesi yerleşiyor. dünya daha güzel, hayat daha neşeli, insanlar daha iyi oluveriyor. bakkalla merhabalaşarak, kuaföre hafif baş selamı yaparak, kapıcıya kolay gelsin diyerek eve giriyorum.
o yüzden sinemayı sevmeyeni anlamam ben bir türlü. sinema sevilmez mi ya? dondurma sevmemek gibi bir şey bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder