5 Ocak 2016 Salı
bir yalancıyı nasıl tanırsınız?
ademoğlu, yalan söyler. karşısındaki kendine güvenen, inanan, beraber uyuduğu biriyse daha rahat yalan söyler.
mesela "deprem olsa, ben ilk sana koşarım" der, inanırsınız. ama deprem olmaz...
ya da "hastalıkta, sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya dek yanındayım" der, inanırsınız. ama sonra bir bakarsınız, kimsecikler yok.
yalancı birini nasıl tanırsınız?
tanıyamazsınız!
bir gün canınız yanar, inandığınız dünya yıkılır ve siz, toz dumandan başınızı kaldırıp her şeyi daha net görmeye başlarsınız.
o toz duman ve hesaplaşma hali yerini sakinliğe bıraktıktan sonra yalanlar bir bir çıkar ortaya.
kendinize, bilginize, zekanıza inanamazsınız.
"ulan ben bu tongaya düşecek insan mıydım?" ile başlayıp, "yazıklar olsun" ile devam edip, "neyse ya, olan oldu, hayat devam ediyor" ile bitirirsiniz.
aşk eğer gerçekse, sizi sarıp sarmalıyor, kollarında dans ediyorsunuz.
eğer aşk sandığınız şeyde yalanlar, gizler, ertelemeler, griler ve endişeler varsa, sonunda mutlaka kocaman ama kocaman bir hayal kırıklığı sizi bekliyor oluyor.
size "ben yandım, siz yanmayın" diyecek halim yok.
kocaman insanlarsınız, ne yaparsanız yapın ama ben kendimi bir daha yalana teslim etmem.
bu da bana ders olsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder