küçüğüm, dediler ki "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey". ben de oturdum sevdim. önüme geleni, kocaman kocaman, fütursuzca sevdim. can dostlarımı, adayı, ailemi, sevgililerimi, yeşili, denizi, kendimi, çikolatayı, istanbul'u, evimi, biber dolmayı... sevdim...
geçen cumartesiydi; hayatta beni en iyi bilen 3 kişi, evin ortasında, ameliyat masasında, benim ciğerimi açtı. aldılar neşteri ellerine, incecik bir çizgi çektiler göğsümden aşağı, canım hiç yanmadı. göğsümden aşağı, neşterle açarken beni, sordular... anlattım... yine sordular... daha da anlattım...
"korkma, biz yanındayız, hadi beraber çözelim, gerçek her ne olursa olsun, biz varız" dediler.
ellerim üşüdü, tuttular.
"bilmiyorum, bulamıyorum, çok karanlık" dedim, "sesimize gel, burası aydınlık" dediler.
"yürüyemem, halim yok, çok yorgunum" dedim, koluma girdiler, beraber yürüdük.
"neden böyleyim?" dedim. "olduğun gibi güzelsin" dediler.
ağladım, gözyaşımı sildiler. güldüm, daha çok güldürdüler.
"rüya bu, çok saçma bunlar" dedim. "gerçekle rüya arasında sandığın kadar büyük uçurumlar yok belki de" dediler.
"nasıl geldim bu konuya şimdi ben?" dedim. "belki de hep o konudaydın" dediler.
insanın kalbine doğrudan bakan insanlar olması ne güzel... şimdi daha güzel hayat. istediğim kadar düşüp, istediğim kadar hata yapabilirim. herşeyi berbat edip, habire yanlış kararlar verebilirim... işte asıl özgürlük bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder