25 Şubat 2011 Cuma

papatyalı sokaktaki evimize methiye...

kalbimiz kırıktı... çok kırıktı... turuncu boyalı odalarımızdaki, çift kişilik yataklarımızın orta yerinde yatardık. güzel havalarda balkondaki sandalyelerde, bir türlü yeşermeyen çiçeklerimize bakardık. dokunduğumuz çiçek ölürdü ama dokunduğumuz kalpler kırmızı olurdu, bilirdik... kira ve faturalar üst üste gelirdi, içimiz sıkılırdı, dostlar gelirdi, içimiz açılırdı...

ne güzel kahvaltılar ve ne güzel sohbetler ettik... hayatımızın en acayip günleriydi... "acayip" kelimesini özellikle seçtim çünkü "mutlu" diyemem, "mutsuz" da... ama şöyle diyebilirim; gün içinde sürekli değişen bir ruh hali içindeydik. hıçkırarak ağlarken, delice gülebiliyorduk birden... ters esen rüzgarın sebep olduğu koku yüzünden, genzimiz yanarak uyanmışlığımız vardır...

"evi ev yapan, yanan ocağıdır" dediği için nefis yemekler yapardı. portakallı kerevizini rüyamda görmüşlüğüm vardır.

papatyalı sokak, ikimize de şans getirdi... orada geçirdiğimiz her gün acayip ama her gün güzeldi. bir daha aynı çatı altında yaşar mıyız bilmiyorum ama burnumda tütüyor bazen, gülümsüyorum...

iko'ya...

1 yorum: