10 Haziran 2020 Çarşamba

git git git me


istanbul'un son zamanlarda bana hissettirdiklerini sevmez oldum. düzenli çalışma hayatı, kira, fatura ödemeleri, sürekli bakımlı olma hali, yeni elbise ayakkabı çanta alma ihtiyacı, bitmek tükenmek bilmeyen ev gereksinimleri, sosyal hayatı diri tutma isteği, devamlı trafik ve kalabalıktan şikayet etme hali, tuhaf bir 'hayatı kaçırıyormuşum' hissi...
burada hızlı, bakımlı, dinamik olmak zorundayım. iş hayatım da sosyal hayatım da bunları gerektiriyor. üzerimdeki istanbul baskısından bunaldım.

benden daha cesur ve mobil kimi arkadaşlarım ülkenin sakin ve güzel yerlerine göç etti, oralarda yeni bir hayata başladılar. tek gidenler, çocuklarını ve kedilerini kolunun altına alıp gidenler, biraz orada biraz burada düzen kuranlar, "daha da gelmem istanbul'a" diyenler...
ah ne harika hikayeler...

ofisi, kendimi, ekonomik durumumu toparlayınca buradan gitmeyi denemeye karar verdim. bundan sonraki yaşantımı bunun üzerine kuracağım. acele etmeden, önce üzerimdeki yüklerden kurtularak... ne iş yapabilirim, nerede yaşayabilirim plan yaparak...
umarım bütün süreci tek başıma organize etmek zorunda kalmam :) şimdi böyle harika bir gelecek planınında 2 kişi olmak, sırt sırta vermek, işleri bitirip verandada, karşılıklı birer kadeh şarap içmek, sabah erken kalkıp, denize gitmek, çiçekleri sularken şakalaşmak, geceleri yıldızlar altında sevişmek, 2 kedinin yanına bir köpek, bir de tosbağa sahiplenmek, sağlıklı beslenip, düzenli spor yapmak güzel olmaz mı?
sevgili evren,
mesajı al artık. allah aşkına artık şu mesajı al, içimi kuruttun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder