31 Ocak 2020 Cuma

dilek


bu günlerde kimden bahsetsem arıyor, ne ile ilgili konuşsam oluyor... demek ki sihirli güçlerimin olduğu bir dönemdeyim...
o zaman kendime "çok komik bir aşık" diliyorum. ama çok komik :)
after life'taki ricky gervais gibi düz bir komiklik rica ediyorum. bana votkalı gazoz içmiş pavyon kadını kahkahası attıran komiklik... akşam şakayı düşünüp kendi kendime güldüğüm komiklik... arkadaşlarımı arayıp anlattığım ve "orada olmanız lazımdı ya" demediğim, ikinci ağızdan anlatılırken bile güldüren komiklik... masada dostlarla otururken, orta sahayı kesip alan, kendine hayran bıraktıran komiklik... tekrar tekrar aşık eden komiklik...

virüsü, depremi, iklim krizi her şey bizim başımızda zaten, hayatın değerini anladıktan sonra kalan 15-20 yılımızı da gülerek değerlendirelim bari...

30 Ocak 2020 Perşembe

life is better with friends :)



hayattaki en büyük yatırımımı arkadaşlarıma yaptım. o yüzden bana kısaca "düşmez, düşse de aynı hızla ayağa kalkar" diyebilirsiniz.
ve şunu kesinlikle itiraf etmeliyim; yaş aldıkça annemi daha çok anlamaya başladım.

29 Ocak 2020 Çarşamba

her neyse...


türkiye'de istanbul ne ise,
istanbul'da gece ne ise,
gecede yürümek ne ise,
yürürken düşünmek ne ise,
seni unutamamacasına düşünmek ne ise,
unutamamanın anlamı ne ise,
seni sevmek ne ise,
saklayayım, yok söyleyeyim derken
birden aşka düşmek ne ise.
her neyse...

ö.a.

28 Ocak 2020 Salı


evde sürekli bir çalışma halindeyim. yazıyorum. evi değiştiriyorum, topluyorum, yeni düzen alıyorum. bildiğim kadarıyla yoga yapıyorum. bol bol mutfağa giriyorum, sebze pişiriyorum. eski yatağımı atıp, yenisini, eski koltuğumu gönderip yenisini alıyorum. arınıyorum. izliyorum, okuyorum. kıyafet dolabımı azaltıyorum. evdeki her gereksiz eşyayı veriyorum. eski sevgili ile birbirimize yazdığımız ve şu an hiçbir değeri olmayan mektupları, büyük küçük hediyeleri atıyorum. tekerleği kırılmış bavulu, bakmaktan mutsuz olduğum tabloyu, fazla fazla alınmış olan bardağı, tabağı kapının önüne koyuyorum ihtiyaç sahipleri için. okumadığım ve boşu boşuna aldığım kitapları, takmadığım takıları, kullanmadığım elektronik eşyaları dağıtıyorum. annemin çeyizlik diye aldığı altın kaplama çatal bıçak setini açtım, artık yemeklerde onları kullanıyorum. hayal kuruyorum, uyuyorum, renkli ve hikayeli rüyalar görüyorum.
kendimden yeni bir ben yaratıyorum. az ve en sevdiğim eşyalarla ama en çok da yeni "diren"le başka bir hayat kuruyorum...
bu fotoğraf, yeni sitenin yazıların yazarken çekildi. 1,5 saat sonra bilgisayar başından kalktığımda 100 cümle yazmıştım ama sadece bir tanesini kullandık.
insan değişirken ve kendiyle yüzleşirken zorlanıyor. umarım bu yolun sonu bahardır...

21 Ocak 2020 Salı

yalnızlık



insan hayatının bir noktasında yalnız olmayı ve bundan keyif almayı öğrenmeli. çünkü ancak o zaman düşünceleri ile başbaşa kalabiliyor. geceleri yalnız uyuyup, sabahları boş eve uyanınca, yemekleri sessizlik içinde yiyip, misafirden rahatsız olmaya başlayınca kendini sorgulamaya başlıyor.

doğru işte miyim? doğru insanla mı beraberim? geçirdiğim çocukluk travmaları büyüyüp koca kadın olunca neye neden oldu? hayatımdaki kötü insanları hala niye tutuyorum? aşk sandığım gerçekten aşk mıydı? hırslarımı ve egolarımı ne yapacağım? ota boka uzun uzun üzülmelerimi nasıl kısaltabilirim? daha çok okumaya vaktim yok, ama olmalı, zamanı yanlış mı kullanıyorum? aşkta, arkadaşlıkta, evimde hatta izlediğim yediğim şeylerde bile seçici olmanın vakti gelmedi mi? bedenimi çok hor kullandım, rafine zevklerin zamanıdır şimdi... uçuşan buna benzer 5 milyon sorunun yanıtı için yalnız olmalı insan. kendi kendine olmalı. bir başına olmalı. 

ben kendi konforlu alanımda bu sürece girdim. yoga mı dersin, meditasyon mu dersin, uzun yürüyüşler mi dersin, yazmalar düşünmeler, uyumalar, bakımlar, seçilmiş filmler mi, yeni dövmeler mi, kadınlığımdan çok keyif almalar mı dersin... bir içime dönme yaşıyorum... 

yalnız 40 sonrası çok güzel, gelsenize :)

10 Ocak 2020 Cuma

ay



alarmdan 2 dakika önce, ufak kedimin ıslak burnuyla uyandım. sabah 5... hava zifir karanlık... giyinip çıktım, hayatımda gördüğüm en güzel ayla karşılacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu.
ben böyle büyük, böyle sarı ve böyle güzel bir ay görmedim.
benim hayatımdaki en önemli şeyler hep dolunayda olur.

yıllar yıllar önce, toplantıdan beraber çıkıp, taksim meydanda dolmuşa yürüdüğümüzde de dolunay vardı. sonrası aynı evde, 4 eğlenceli sene...
yine yıllar önce, altınoluk'ta çok üzgün bir gece. kalpler paramparça. gökyüzünde dolunay var, masada iki kırmızı şişe şarap. sonrası ayrılık ve gözyaşı...
babamın tahlil sonuçlarını bekliyoruz, dediler "yarın çıkar", kaybetmeye hazır mıyım? tamam mı yani babamla olan ilişkim? vicdan, keşkeler, "ah"lar... yine koca bir dolunay. sonrası iyi haber, her şey temiz...
kaş'tayız, gece deniz kenarında şezlonga uzanmışız, dalga sesinden, huzurdan ve tabii ki rakından sarhoşuz. "seni seviyorum" diyor. tepede dolunay. sonrası aşk...
40 yaşında araba alıyorum, bezelye kadar ama olsun ayağımızı yerden kesse yeter. yine dolunay var. sonrası şehirlerarası yollar...
benim kızlarla sabaha kadar "diren"i yatırıyoruz masaya. çocukluk travmalarım, seçimlerimin yanlışlığı, açılan yaralarım üzerine saatler süren bir sohbet. ama ne sohbet. gökyüzünde kırmızımsı dolunay. sonrası farkındalık...
gece çok geç evin kapısı çalınıyor. biliyorum o geldi. nereden buldun fulyayı o saatte? çiçekçiyle içmişler. çiçekçi kara ve nasırlı elleriyle koca bir demet fulya yapmış buna giderken, "yengeye selam söyle" demiş. "selam üstümde kalmasın" diyip, içeri giriyor. sonrası anasonlu sevişmeler...

bu gece dolunay... gelirken fulya da aldım. buram buram güneşli kış günü kokuyor odam...

8 Ocak 2020 Çarşamba

iklim krizi // 3

ben iklim krizi ile ilgili konuşabilecek yetkinlikte biri değilim. okumaya ve öğrenmeye yeni başladım. 1 senedir et yemiyorum ve kendimce gezegene bir katkıda bulunuyorum tabii ama aslında olayın bireysel mücadeleden çoktan çıktığını hatta devletler üstü bir noktada olduğunu farkındayım.

aldığımız ve alacağımız önlemlerle felaketi sadece birazcık erteleyebiliriz diye düşünüyorum.
dünyanın en olumlu ve neşeli insanı olarak şunu düşünüyorum; 10 bilemediniz 20 sene sonra dünya bu halinden çok ama çok farklı bir yer olacak. su ve yiyecek savaşları, tükenen kaynaklar, tarım arazileri için ölenler... insanlığı film gibi bir gelecek bekliyor.

bizler, her gün duş alıp, yemediğimiz yemekleri çöpe atan, barbekü partilerinde oğlak çeviren, sabahları tereyağlı sucuklu yumurta peşinde koşan, arazi için ağaç yakıp boşalan yere beton diken son nesliz. bundan sonrası çok başka artık...

dünyayı bitirdik...

bu vesileyle "kanal istanbul" gibi doğayı katleden projelere hayır diye bas bas bas bağırmamız gerektiğini, her yerde, her zaman ve her platformda mücadele etmemiz gerektiğini de tekrar hatırlatmakta fayda var.

şefimmm can temiz çok güzel bir yazı yazmış, altına imzamı atarım:

"son zamanlarda bu fotoğrafları sık görmüşsünüzdür. yani umarım görmüşsünüzdür. bunlar avustralya'daki iklim krizi kaynaklı dev yangınların yarattığı felaketin boyutları hakkında sadece ufak bir fikir veren anlık görüntüler. bu yangınlarda belçika'nın 3 katı büyüklüğünde bir alan yok oldu. 500 milyon hayvan, 20'nin üzerinde insan öldü. koala dahil bir çok hayvan türünün nesli bu yangında tükenme sınırına geldi. yağmur dökmeden sadece şimşek üreten kuru alev bulutları hala ülkenin üzerinde dolanıyor ve yenileri oluşuyor. bu yangının sebebi iklim krizidir. hükümetlerin fosil yakıtlar, hayvan tarımı ve hızlı tüketim ürünlerine dair kontroller getirmemesi yüzündendir. bu işin tartışmaya kapalı kısmı. bunlar bilimsel verilerin işaret ettiği sonuçlar. ve aynı bilimsel veriler hiçbir şey değiştirmezsek 10 yıl içinde bütün dünyanın aşağı yukarı böyle görüneceği yönünde. ilk ve en çok etkilenecek ülkelerden biri bizimki. biz bir şey yapmazsak kimse çıkıp bize yardım etmeyecek. hükümetlere sesimizi duyurmazsak, isyan etmezsek, yaşam tarzımızı, beslenme tarzımızı, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmezsek çok kısa süre içinde bu görüntüleri yaşayan biz olacağız. ya hep beraber ses çıkaracağız ya hep beraber öleceğiz. söyleyebileceğim daha pozitif bir şey olmadığı için üzgünüm ama bu hakikat. hakikatin en pozitif tarafı savaşmak için umut vermesi ve hala umut var. eğer şimdi kalkıp bir şey değiştirirsek. ne olur bu konuyu ciddiye alın. ne olur konforunuza tutunmaya çalışmadan hakikatin ağırlığını göğüsleyin. bu tek şansımız..." c.t.

5 Ocak 2020 Pazar

iklim krizi // 2








avusturalya'daki yangınlarda 500 milyon hayvan öldü. istanbul'un 12 katı büyüklüğünde ormanlar yok oldu.
sadece o bölgede yaşayan bazı hayvanların nesli şimdiden tükenmek üzere.
yangınlar hala sürüyor...

3 Ocak 2020 Cuma

iklim krizi // 1



ilk fotoğraf: avusturalya'da çıkan yangınlarda koala nüfusunun 3'te 1'i yok oldu...

ikinci fotoğraf: yangından kaçarken, dikenli tellere takılan bir bebek kanguru...

bunları gördükçe, üzüntüden aklımı kaçıracak gibi oluyorum. dünyaya bu kadar acı çok fazla...

eski yıldan öğrendiklerim


insan yalnız yaşarken, bir yandan kendine evsel işleri yönetecek kolay yollar bulurken bir yandan da sınırlarını biraz kalın çizmeye başlıyormuş.
30 kiloluk kedi kumunu, asansörsüz apartmanda 2. kata tek başına çıkarmayı ya da usta geldiğinde onunla usta dilinden konuşmayı öğreniyor insan. ama evdeki yalnızlıktan, özgürlükten ve kendine has düzenden de hoşlanmaya başlıyor. gecenin 5'inde eve geldiğinde dır dır eden bir sevgili yerine, seni özlemiş kediler oluyor ve seren serengil'in etrafında dönen motorlu zincirli tipler gibi ayaklarında çevrende dönmeye başlıyorlar.
deplasman sonrası eve bavulu 10 dakikada ancak çıkarıyor olabilirim ama sabahları car car car podcast açtığımda kimse "sesini kıs" diye bağırmıyor.
kumanda hep benim. kimsenin ailesine katlanmak zorunda değilim. evimin odalarından birini "ya akraba gelip kalırsa" diye ufak bir yatak odasına çevirmem gerekmiyor.
hayatı paylaşmak çok keyifli. komikli şakalı videoları, ofis dedikodularını, filmleri, dizileri, milletin ilişki ve seks hikayelerini paylaşmak ve güncel siyaseti konuşmak hep çok çok keyifli. ama haftanın her gününü ve o günün her saatini birine adamak istediğimi sanmıyorum. ayrı evleri olan, çok seven, sevişen ve eğlenen bir çift olmak istiyorum.
o'nsuz çıktığım tatilden fotoğraf atınca, o ana en az benim kadar gülsün istiyorum. o ankara'ya gittiğinde ve ünlü pavyonlarına götürüldüğünde bunu mutlaka bana anlatsın istiyorum. tüm gizli ve pis sırlarımı dökmek istiyorum. (zenci filmlerini sevmiyorum, uzakdoğulu herkes birbirine benziyor ve bir insana yaşlı diye saygı duymak zorunda değilim)
birlikte gelecek hayalleri kurarken, önce kendimiz olduğumuzu unutmak istemiyorum. 2'yi 2 yapan küçük küçük 1'ler çünkü. bize giden yol, benden geçiyor.
ben kendim olmayı çok zor başardım, olduğum kadına giden yolda çok kalbim kırıldı. kendi değerimi evlilik üzerinden biçtiğim zamanlardan, çocuk istediğimi sanıp korunmayı bıraktığım zamanlardan geldim ben buralara.
artık sadece ne istemediğimi değil, ne istediğimi de biliyorum.

2020'den herkese "farkındalık" ve "cesaret" diliyorum. mutlu seneler...