.jpg)
adaya ilk taşındığımızda eylüldü... bir süre kiralık ev aramış, bulamamıştık... o süreçte okulun bir sınıfına eşyaları yığmış, kendimiz de başka bir sınıfa yerleşmiştik... annemle babamın öğrencileri gündüzleri ders veren hocalarını; biraz daha geç saatlerde, aynı noktalarda pijamalarıyla görebilirlerdi... yabancıladığım okul koridorlarında uykumun gelmesini hevesle beklediğimi hatırlıyorum...
gel zaman git zaman; tanışlar çoğaldı... ülkenin koyu siyah siyasi ortamında, çizgisini belli edenler daha da yakınlaştı, mücadeleye ortak arandı, bulundu... o karanlıkta el yordamıyla seçilen dostlar "ebedi" oldu...
biz sokakta yakan top oynayan çocuklarız o sıra... annem başucuma "küçük kara balık" kitabını koyuyor, haftasonları tiyatrolara götürüyor, sorduğum binlerce soruya sakince cevap veriyor, gazetelerin ilgimi çekmesini sağlıyor, haberdar olayım, fikrim olsun istiyor, kendi ayakları üzerinde durmasını başarabilen bir çocuk yetiştirmeye çalışıyor...
gel zaman git zaman o yetişen çocuklar da birbirlerini buldu, konuştu, anladı, sevdi...
ulaş'la benim hikayem de çok eskilere dayanır bu nedenle... benim tayt üzerine uzun tunikler giyip, altımda espadril denilen ayakkabılarla dolaştığım, o'nun da sınıfın gözdesi olduğu zamanlara... zira güzel çocuktu kendisi :) duyarlı ve az konuşan bir çocuk oldu hep ve ben o'nu hep çok sevdim...
gel zaman git zaman ulaşım büyüdü... bir kere boyu beni geçeli epey oldu. bir ara, okulda bir türlü uzatmayı başaramadığı saçları omzuna geldi. başka bir ara, sakallarından yüzü görünmez oldu. bazen aylar oldu sesini duyamadım. bazen doğumgünümü ilk o hatırladı. arada iskelede görüp kucaklaştık, arada kimsenin bilmediklerini bildik... ama ben hep o'nu çok sevdim...
yaş aldıkça daha da mı duygusallaşıyorum nedir bilmiyorum ama bence en kısa zamanda adada bir gün sabahlamalıyız... güneşi alman koyu'nda batırıp, büyükada'dan doğurmalıyız... çünkü çok özledim ben seni...